Bir zamanlar…
Gökyüzünün kusursuz nakışıydı Apollon Tapınağı.
Antik dünyanın gülümseyen Güneş tanrısı adına,
Kutsal topraklarda yükseldi heybetli anıt.
Apollonun altın saçlarından süzülen ışık,
Tapınağın beyaz mermerine nakış nakış işlendi..
Olağanüstü bir zarafetle, taşlara işlenmişti tanrının aşkı defne yapraklarıyla..
Bir melodi gibi yankılanırdı aşkı mermerlerin arasında.
Yükselen sütunlar, gökyüzüne doğru uzanırken,
Birer destan anlatırdı görkemli geçmişiyle;
Mitolojik hikayelerin geçtiği, tanrının yürüdüğü topraklara..
Geçmişin sırları gizlendi sütunlarına..
Tanrıça Artemisin ışığı, Tapınakta dirilir geceleri.. Gündüz ve gecenin birliğinde..
Ay ve Güneşin sonsuz döngüsünde..
Ayın aydınlığı, taşlara nakış nakış işlenir,
Apollon’un şanlı kederini ve zaferini yansıtır,
Yıldızlarla birleşen Tapınak, bir efsane olarak derin bir sessizliğe gömülmüş..
Böylece yıldızlarla örülür Apollon Tapınağı,
Göğün altında parlayan bir mücevher gibidir.
Tanrının varlığı, yıldızların ışığında belirir,
İnsanların kalplerinde sonsuz bir hayranlık bırakır.
Öncesinde içeride bir coşku ve huzur bulunurdu.
Dualar yükselirdi göklere, hürmet ve hayranlıkla,
Tapınakta bilgelik, sevgi, şifa ve güzellik birleşirdi,
Dünyanın merkezindeki ışığın yansımasıydı.
Ne zamanki insanoğlu elindeki gücü kötüye kullandı.. o zaman tapınak kutsallığını sonsuz bir sessizliğe bıraktı.
Gazaba uğradı.
Tanrı Apollon kurban istemedi..
Apollon Tapınağı, bir zamanlar ihtişamıyla,
Antik uygarlıkların iz bıraktığı bir destandı.
Şimdi, zamanın akışıyla eskiyen bir anıdır,
Ancak ruhu hâlâ varlığını sürdürür…
Apollon Tapınağı’nın yıldızlarla bağlantısı çok kadim ve çok derindir..
Bir anlamda evrensel bir uyumun ifadesidir.
Gökyüzü ve toprak, tanrısal bir bağla kaynaşır, sembolizm çalışır..
Ve yıldızlarla süzülen bir şiir doğar, ruhumu sarar..
Duyabilene, görebilene, idrak edebilene
Sevgiyle🤍
Tarihçi Astrolog Beyza Koçoğlu